Katık Kimin? – Bir Paylaşmanın Hikâyesi
Bazen bir sofrada paylaşılan küçük bir lokma, hayatın en büyük derslerinden birini verir. Bu yazıda, sadece bir “katık”ın değil, insan olmanın, paylaşmanın ve anlamanın ne demek olduğunu anlatan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Çünkü bazen bir parça ekmek bile, bizi biz yapan duyguların ve ilişkilerin aynası olur.
Bir Sofra, İki Dünya
Bir sonbahar akşamıydı. Şehrin kalabalığından uzak, küçük bir köy evinde bir masa kuruldu. Sofrada üç kişi vardı: Ali, Elif ve yaşlı anneleri. Yıllar boyu hayatın yükünü sırtlamış bu üç insan için yemek, sadece karın doyurmak değildi; hatıraları, sevgiyi ve bazen de kırgınlıkları paylaşmaktı.
Ali, ailesinin en büyüğüydü. Mantıklı, planlı ve her zaman çözüm odaklıydı. Hayatın karşısına çıkardığı sorunlara duygularla değil, stratejilerle yaklaşırdı. Elif ise tam tersiydi; kalbiyle düşünür, her şeyde bir anlam arardı. İnsanların gözlerine bakarak duygularını okur, kırılan bir kalbi onarmak için çabalardı. Anneleri ise artık sessizdi. Yılların yorgunluğu, onları izleyen bilge bir göz haline getirmişti.
“Katık Kimin?” Sorusu
O akşam sofraya konan sade bir tabak vardı: domates, zeytin ve biraz peynir… Klasik bir köy sofrası. Ancak anneleri, eski bir alışkanlıkla sofranın ortasına küçük bir parça kavurma koymuştu. O kadar azdı ki, üç kişiye pay etmek imkânsızdı.
İşte o anda Elif gülerek sordu:
“Katık kimin?”
Basit gibi görünen bu soru, aslında sofradaki herkesin dünyasını yansıtan bir sınav gibiydi.
Erkek Zihni: Çözüm Arayışı
Ali hemen düşünmeye başladı. “Üç kişi var, bu parça tek kişiye yeter. Ya anneme veririz, ya bölüştürürüz ama yetmez… En iyisi, hiç yemeyelim.” dedi. O an için en mantıklı çözümü bulduğunu düşünüyordu. Onun dünyasında mesele, adaletli ve etkili bir çözüm bulmaktı.
Ama Elif’in yüzünde hafif bir tebessüm vardı. O sorunun cevabını çoktan bulmuştu.
Kadın Kalbi: Empatiyle Paylaşmak
“Katık kimin?” sorusunun cevabını Elif, başka bir yerden arıyordu. O, kavurmanın kime ‘lazım’ olduğuna değil, kime ‘iyi geleceğine’ bakıyordu. Annelerinin gözlerinin içine baktı. Yıllardır her sofrada çocuklarını doyurmak için kendinden geçen o kadın, bu akşam da ilk lokmayı onlara bırakmıştı.
“Anne yesin.” dedi Elif, içten bir sesle. “Bu sofrada en çok hakkı olan o. Biz doyduk da doymadık da, o hep bizi düşündü.”
Ali sustu. Belki çözümü bulmuştu ama doğruyu Elif söylemişti. O an, sadece bir parça katık değil, yılların sevgisi, emeği ve anne yüreği de sofraya konmuştu.
Paylaşmanın Asıl Anlamı
O akşam, kavurmayı anneleri yedi. Ama o küçük lokma, üç yüreği de doyurdu. Çünkü mesele “katık kimin” sorusunun cevabında değil, soruyu nasıl anladığında gizliydi. Erkek aklı çözüm ararken, kadın kalbi anlam aradı. Ve en anlamlı cevap, sevgiden geldi.
Hayat da çoğu zaman böyle değil midir? Biri problemi çözer, diğeri yarayı sarar. Biri adaleti gözetir, diğeri merhameti… Ve bu ikisi bir araya geldiğinde gerçek bir insanlık hikâyesi doğar.
Son Lokma: Katık Hepimizin
Belki de “Katık kimin?” sorusunun tek bir cevabı yok. Belki katık, ihtiyacı olana, belki de en çok sevgiyi hak edene ait. Ama kesin olan bir şey var ki: Paylaşmayı bilen için, sofrada hep bir lokma daha vardır.
Şimdi sıra sende… Senin hayatında “katık” kimindi? Bir düşün; belki de yıllardır gözünden kaçan o küçük parça, seni hayata bağlayan en büyük anlamdır.